Akören Köyü

Safranbolu Akören Köyü Web Sitesi
Akören Köyü’a hoş geldiniz. Oturum Aç | Üye Ol | Yardım
ARA

Dünden Bugüne Akveren Köyü

M E M İ K   S Ö Z C Ü Ğ Ü

İncelediğimiz pek çok eski ve yeni lügat ve sözlüklerde, Memik kelimesine rastlıyamadık. Ancak Türk Dil Kurumu'nun yayınladığı 11 ciltlik 'Derleme

Sözlük' adlı eserin 9. cildinin 3159. sayfa-sında bu sözcüğe raslıyoruz. Buna göre, Memik deyi-mi,çeşitli yörelerde, şu farklı anlamlarda kulla-nılmaktadır.

1-Din kelimesi ve anlamı karşılığında.

2-Memik deyiminin benzerleri olan Memük,Mencik kelimeleriyle birlikte,Meme başı ve Namazda,Baş-lama Tekbirinde ellerimizin baş parmaklarını değ-dirdiğimiz kulaklarımızın arkasındaki yumuşak yer-ler. Meme sözcüğü yerine.

3-Bahar mevsimi,sürekli yağmurlardan sonra or-taya çıkan,Ur'a,ya da Erik'e benziyen,bizim köyü-müzde 'inek memesi' dediğimiz çiçek mânâsında.


SAFRANBOLU İLÇESİNİN (AKÖREN) KÖYÜNDEKİ 'MEMİKOĞULLARI' AİLESİNDEN.SECERE TABLOSUNDAKİ

SİMALAR

HACI ALİ BEY/EFENDİ; Tahminen 1720-1780 EBÛBEKİR EFENDİ: Hacı Ali Efendinin oğlu. Tahminen 1740 larda doğmuş, 29-Mayıs-1807 de, Kabakçı Mustafa İsyanında, âsîlerin baskısı sonucu, Pâdişâh III, Se-lim tarafından idam ettirilmiştir.Karacaahmet'de gömülüdür.

MEHMED/MEMİK EFENDİ/EMİR MEHMED/1.MEMİK/KOCA MEMİK; Tahminen 1760-1817.Üç aile koluna soyadını bırakan, bu zâttır. Hacı Ali Efendi'nin küçük oğludur. HACCE HADİCE KADIN: Hacı Ali Efendi'nin kızı,Ebûbe-kir Efendi ile Mehmed/Memik Efendinin kızkardaşi-dir. Tahminen 1745 lerde doğmuştur. İstanbul,Üsküdar, Karacaahmet Mezarlığında bulduğum mezarı taşında, vefatı târihi:1819 (1234) olarak yazılmıştır. SANDALCI/MEHMED EFENDİ; Tahminen 1800-1870 Ebubekir Efendinin torunudur. Ebûbekir Efendinin adını ve var-lığını bilemediğimiz oğlunun oğludur. EBÛBEKİR EFENDİ'NİN ADINI BİLEMEDİĞİMİZ KIZI: Baba-sı, Darbhâne-i Amirede (Sâhib-i Ayar) rütbesinde ve makamında bulunduğu sırada, o zamanki Darbhâne E-mîni/Nâzırı Şâkir Ahmed Bey/Paşa ile evlenmiştir.


Nerede doğduğu, köyde mi? yoksa İstanbul'da mı? hak-kında kesin bir bilgi yoktur. Bizim tahminimize gö-re (Akörende) doğup sonradan İstanbul'a getirilmiş-tir.Kendi adını bilemiyoruz ama, annesinin, yâni, E-bûbekir Efendi'nin hanımının ismi, İstanbul, Eyübsul-tanda, Mihrişâh Saltan türbesi bahçesinde bulduğum kabrinde 'Esma Hanım' diye yazılıdır. Bahse konu yaptığımız Ebûbekir Efendi'nin kızının da kabrinin aynı yerde olması gerekir.

OSMAN BEY: Mehmed/Memik/Emir Mehmed'in biricik oğ-ludur. Tahmînen 1815-1850.Kastamonu Valisi Dede Pasa nın yaverliğini yapmıştır. İsmail Efendi, Mehmet Me-mik, Salih Efendi kardeşlerin babasıdır. Genç yaşta, bu çocukları yetim bırakarak vefat etmiştir. İstan-bul'da, Şişhane Yokuşu sol tarafındaki Meyyit Mezar-lığında gömülü idi. 1926 da,burasını park yaptılar. Kabir taşı kayboldu gitti.

MEHMED/MEMİK EFENDİ'nin YÖRÜK KÖYÜNE GİDEN KIZI: Osman Beyin ablasıdır. Yörük Köyünde Cebecigil'e gelin gitmiştir. Kardeşi Osman Bey'in üç oğlu yetim kalınca,bu yeğenlerine,bir süre bu hanımın baktı-ğın cedlerimden dinlemiştim. Adını bilmiyoruz. Ru-hu şad olsun. Yörük Köyündeki Cebecigil ile hısım-lığımız buradan kaynaklanmaktadır.


ibrahim şefik efendi :Hacı ali Efendi'nin kızı o-lan, Hâcce Hadice Kadın'ın oğlu ve Ebûbekir Efendi'-nin yeğenidir. Tabiatiyle,1.Memik Dedemizin de ye-ğenidir.Çeşitli yerlerde, bu arada, Mekke'de Kadılık yapmıştır. Kadılıkların en yüksek derecesi bulunan Havâss-ı Refîa / Eyübsultan Kadılığına kadar yük-selmiş,1829 (1244) yılında Hakkın Rahmetine kavuş-muştur. Üsküdar Karacaahmet'deki kabri, annesinin ve dayısı Darphâne Ernini/Nâzırı Ebûbekir Efendi'nin mezarları yanındadır.

MUSTAFA (PAŞA) EFENDİ: Sandalcı Mehmet'in oğlu,Be-kir Çavuş'un kardeşidir. 1860-1910 lu yıllarda ya-şamıştır. Köylüler arasında PAŞA diye anılırmış. İstanbul,Şehzâdebaşında fırıncılık yapmış. Üsküdar Toygartepe yolunda, paralarını almak için kama ve bıçaklarla yolunu kesen serserilerden zor kurtulmuş Kısa bir süre sonra vefat etmiş.

Hanımı, Rumeli Muhacirlerinden bir hocanın Zehra, adındaki kızı idi. Mustafa Efendi'nin (Paşa), Akören köyünde, 'Tatsız' yöresindeki bağdaki hissesini ve Kasımlar mahallesindeki ev yerini,ölünceye kadar kendisine bakmak şartiyle hanımı Zehra Hanıma bı-raktığı yolunda düzenlediği "Ölüme bağlı tasarruf senedi" hâtıra evraklarım arasındadır.Bu senette. Büyük Babam,Emin Usta ile,köyümüzden bir kişinin


mühürleri vardır.

Mustafa Efendi'nin kabrinin,Karacaahmet"de olduğu-nu tahmin ediyorum.Yoksul ve zor yaşantı yıllarım-da, Ortaokul 1.sınıfta bulunduğum çağda,hanımı Zehra Hanımın,çok değerli yardım ve şefkatlerine nail olduğumu,kendisini rahmetle anarak belirtmek isterim. Mustafa Efendi'nin Zehra Hanımdan doğma iki kızı vardı. Makbule ve Mediha.

Nail Memik


M E M İ K  Z A D E   RAMAZAN EFENDİ (Şiirdeki Mahlâsı: SA'YI)

Târihte MEMİK adına ilk defa bu zâtta raslıyo-ruz. Bizim aile İle ilişkisi olup olmadığını bilmi-yoruz. Aşağıda da görüleceği gibi, kendisi Tire'li dir. Bilinen en büyük ceddimiz olması ihtimâli var-dır, düşüncesiyle Merhum hakkında derlediğimiz bil-gileri aşağıya alıyoruz:

1-'Türkçe Târih Yazmaları' adlı, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmış eserin 255. say-fasında:

'Kaanûni devrinde yaşamış, Sa'yı mahlasını kullanmış tır. Manzum eserinin adı, 'Feth-i Kal'a-i Belgrad' dır. Eser,Kaanuni Sultan Süleyman'a ithaf edilmiştir. Memekzâde ya da Memikzâde,Sigetvar'da Kadılık yap-mış, orada idam edilmiştir.Vefatı târihi:(1587-8)  dir. (Hicri:996) Sözü geçen manzum eserin son beyti:

"Duasın Sa'yi-i hâtır-safânın" "Kabûl et hörmeiçün MUSTAFA'nın"


2-'Sicill-i Osmânî' sayfa 50, Üsküdar-H.Selim-ağa Kütübhânesi-Hüdâyî Nu:1120

"Sayî Ramazan Efendi (Memekzâde-Memikzâde), Tire'li-dir. (Merhabâ Efendi) kâtibi olup Kuzît'dan (Kadı-lar) oldu. (996)(1587-1588) da irtihâl eyledi. Şua-râdandır."

3-'Kaamûsülâlâm' cilt 4 -sayfa 2580, Üsküdar-H. Selimağa Kütübhânesi -Hüdâyî Nu:1203 Sa'yî Memikzâde Ramazan Efendi Tire'li olup, Merha-ba Efendi'nin Dânişmend ve Musahibi idi. Ba'de, Sket-var'da Kadı iken maktûlen vefat etmiştir. Hüsn-i hattı dahîvar idi.Şu beyt onundur.

"Nâle ney gözyaşı mey oldu ciğer pür-yânım" "Hâne-i tende hayâlin olalı mihmânım"

4-'LATİFİ TEZKİRESİ' sayfa 192

Sa'yi-i Tirevî Dânişmend taifesinden ve bu asrın (16.yüzyıl) şuarâsındandır. Hûb hattât, pür mârifet ve pâk tab-ı sâhib-i fazilettir. Şâir maârifinden fazla nâzik eş'ârı ve muhayyel güftârı vardır. Bu şiir anındır:

"Nâle ney gözyaşı mey oldu ciğer pür-yânım" "Hâne-i dilde hayâlin olalı mihmânım" "Levh-ı çehremde yazar sürh ile aşk âyetini"


8

"Kıl kalemlerle benim dîde-i hûn efşânım" "Hâr ü hâsdır ki getirdi ânı seylâb-ı ser-Şik" "Sanma yek-çeşm-i terimde görünen müjgânım"

Nail Memik


M E M İ K  Z A D E   MUSTAFA EFENDİ D. ? - Ö. 1657

Osmanlı devrinin otuz beşinci şeyhülislâmıdır. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. Gençliğinde, bilgi edinmek için İstanbul'a gelmiş ve orada oku-muş, sırasıyla önce Sûleymaniye, 1642 (Hicri 1052) de Kudüs,1644 de Mısır ve 1647 de İstanbul Kadı-lıklarını yapmıştır.

Sonradan aynı yıl içinde 1647 de Anadolu ve ar-kasından Rumeli Kazaskerliğine getirildi. Bir yıl sonra azledildi ise de 1649 (Hicri 1059) da yeni-den Rumeli Kazaskerliğine atandı. Süresi dolunca evinde istirahate çekildi. 1653 de aynı göreve ye-niden getirildi. Ertesi yıl azledilerek Esîrî Meh-met Efendi ile birlikte sürgüne gönderildi. Affe-dilince yeniden İstanbul'a döndü.

Zamanında İstanbul'da başgösteren Yeniçeri ve Sipahi ayaklanmaları Vak'a-i Vakvaka veya çınar olayları ve askerlere hâkim olan ocak ağalarının saltanatı ile sarayda başgösteren Valide Kösem ile Vâlide Turhan sultanların çekişmeleri, devle-ti düzensizlik içine sürüklemişti.


10

Vaka-i Vâkvakiyye veya çınar olayı, Şeyhülislam Abdurrahman Efendinin nasıl felâketini getirmişse, Mustafa Efendi'nin de İkbâl devrini açmış oldu. 5.Mart.1656 da Hüssam-Zade Abdurrahman Efendinin istifası üzerine ve tavsiyesi ile padişah Sultan IV. Mehmet tarafından, Memik-zâde Mustafa Efendi Şeyhülislamlığa getirildi. Fakat kendisini çekeme-yen Anadolu Kazaskeri Hoca-Zade Mes-ud Efendi sa-raya etki yaparak ve Yeniçerileri ayaklanmaya şev-ke iterek, henüz onüç saatlik Şeyhülislam iken,Mus-tafa Efendiyi azlettirdi.

Hayatı hemen hemen azil ve sürgün hâlinde ge-çen ve Şeyhülislamlıkta Osmanlı tarihinde örneği olmayan bu kadar kısa bir süre Meşihatta kalan Mustafa Efendi,Bursa'ya sürgün gönderilse ise de, oradan Mekke Kadılığına atandı. Ve acele görev ye-rine gitmesi bildirildi. Sonradan kadılık görevi alınarak Halep'te oturması zorunlu tutuldu. 1657 de Halep'de öldü. Hoş sohbet bir insandı. Kendisi, otu-zuncu Şeyhülislam Müftü Ahmet Efendinin damadıdır. Kaynaklarda eserleri hakkında bilgiye raslanmamış-tır.


II

Memikzâde Mustafa Efendi Kaynakları :

1-'Osmanlı Şeyhülislamları'

Eser sahibi: Av,Dr.Abdülkâdir Altunsu. Ankara Ba-rosu üyesi. Ayyıldız matbaası Ankara 1972 sayfa 82

2-'Osmanlı Devlet Erkânı'

İsmail Hami Dânişmend.Türkiye yayınevi İstanbul 1971 sayfa 126.

3-'Meydan Larousse'

4-'Kaamus-ül Âlâm' Şemseddin Sami.cilt 6 sayfa 4435

5-'Evliya Çelebi Seyehatnamesi' 7. cilt.Kıbrısa Nefyine dâir.


NOT


Memik-Zâde Mustafa Efendiyi, "Meftûn-ı beng-ü bâdedir, câhildir, mürteşîdir" di-ye meşihatten azl ettirüb yerine geçen, entrikacı Hoca-zâde Mes'ud Efendi, sonra-dan cezasını buymuş; katledilmiştir.


Nail Memik


12

Memik-Zâde Mustafa Efendi hakkında başka bir

Kaynak.........

'KAAMÜSÜLALAM' Cilt 6,sayfa 4435

'Devr-i Sultan Mehmed Hân-ı Râbi'de mesned-i Me-şihat-i İslâmiyeye geçen ulemâdan olup salifütter-ceme Şeyhülislâm Muid Ahmed Efendinin damadı idi.

Alelusul devr-i Medâris ettikden sonra 1642 de Kudüs,ba'de Mısır ve 1647 de İstanbul Kadısı ve yi-ne o sene Anadolu ve ba'de Rumeli Kazaskeri olmuş ve 1656 da Çınar Vak'ası üzerine Makaam-ı Meşihat-i İslâraiyeye nasb olunmuş ise de taîfe-i bâğiyenin itirazı üzerine 13 saat sonra azl ve Bursa'ya i'zâm olunarak oradan, mücâveret etmek üzere Mekke-i Mü-kerremeye azimetine müsâde olunmuş ve ertesi sene Haleb Kadılığına nasbolunarak 1657 de orada vefat etmiştir.'

'EVLİYA ÇELEBİ SEYEHATNAMESİ' cilt 7 den.

'Çarşamba günü vüzerâdan Gürci Mehmet Paşa zor-balar tarafından bulunup dilini zaptetmediği içün Memikzâde ve Nakîbüleşrâf Kuddüszâde ile birlikde Kıbris Adasına nefy-i beld oldular.'

Nail Memik


13

DARPHANE  NAZIRI   "EBUBEKİR   EFENDİ"


14

DARPHANE  NAZIRI   EBÛBEKİR  EFENDİ'NİN HAYATI

-Faydalanılan Kaynaklar,Vesikalar:

1-Cevdet Paşa Târihi... Beyazıt Umumi Kütüphane-si. Cilt 7-8 sahife 216.Bir başka tab'ında cilt 8 sahife 165.

2-Mustafa Necib Efendi Târihi... İstanbul,Fâtih Millet Kütübhânesi. Târih 580!Tercüme-i Nâzır-ı Darphâne Ebûbekir Efendi.'

3-Ahmet Asım'ın (ASIM TARİHİ) adlı eserinin 11. cildinde.

4-Sicilli Osmani-Tezkire-i Meşahir-i Osmaniye.... Eserin sahibi, Mehmet Süreyya. Cilt 1,sahife 183. Üsküdar Selimağa kütüphanesi, hüdayi kısmı 1120 numarada kayıtlıdır. Neşri,1308. 5-Kabakçı Mustafa....Reşad Ekrem Koçu. İstanbul İskender matbaası.Sahife 40.Neşri 1968.(Kütüpha-nemde mevcut)


15

Ebûbekir Efendi, tahminen 1740-1745 yıllarında, Safranbolu'nun Akveren köyünde doğmuştur. Târihi ka-yıtlarda, vefatı sırasında 'bir pîr-i fanî' olduğu ve bu târihin de 1807 (1222) yi gösterdiği bilindi-ğine göre, doğumunun da en az 1740-1745 olması gere-kir.

Babası Hacı Ali Efendi'dir. Kesin olarak bilinen en büyük ceddimiz işte bu 'Hacı Ali Efendi'dir. Ha-cı olduğunu aile yaşlıları söylerlerdi. Fakat,Ebûbe-kir Efendi'nin babası olduğu, Kasımlar'daki çeşme-sinde açıkça yazılıdır. "....Ebûbekir Efendi bin Ali,

Hacı Ali Efendi'nin doğum tarihi, nerelerde bu-lunduğu, nasıl ve ne zaman hacı olduğu, vefatı tari-hi ve kabrinin bulunduğu yer belli değil. Tahminen 1720 lerde doğmuş olması gerekir. Kızı, Hadice Kadın da Hacı olduğuna göre belki de hacca beraber git-mişlerdir. Hacı Ali Efendi'nin öteki oğlu, yâni, Ebû-bekir Efendi ile Hadce Hadice Kadın'ın küçük karde-şi Mehmed,(Emir Mehmed)(Memik) merhûm,Akveren'de, yukarı Mezarlıkta, çifte sakızlaa dibinde medfun ol-duğuna göre, babası Hacı Ali Efendi de muhtemelen aynı yerde gömülüdür.

Ebûbekir Efendi'nin annesi hakkında hiç bilgimiz yok.


16

Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, Ebûbekir Efendi'nin iki kardeşi daha vardır. Bunlardan biri Hacce Hadice Kadın'dır. Öteki de,Memik,ya da Emîr Mehmed diye anılan, Mehmed Efendi'dir.Başka bir de-yimle bunlar,Hacı Ali Efendi'nin öteki çocukları-dır.

Hacce Hadice Hanım'ın mezarını da ben buldum ve böyle bir mübarek halamızın varlığını ilk defa ben tesbit etmiş oldum. Merhûme,Üsküdar'da Karaca Ahmet Mezarlığında, Ağabeyi Ebûbekir Efendi'nin yanında gömülüdür. Vefatı târihi 1819 (Hicrî 1234) dur. Hâcce Hadice Kadının "Havâss-ı Refia:Eyüb Sultan" Kadılığında bulunmuş ve 1829 (1244) da vefat etmiş bir oğlu olduğunu da,aynı yerdeki büyük kavuklu me-zar taşını okuyarak biz tesbit ettik. Bu notlar ara-sında, bu üç mezarın yeri ve yazıtları hakkında ay-rı bilgi verilmiştir. Sözü geçen, Hacce Hadice Ka-dının oğlu ve Ebûbekir Efendi'nin yeğeni olan bu Kaadı Efendi merhumun adı, İbrahim Şefik'tir. Büyük ve itibarlı bir zat olduğu, mümtaz bir mevki ve rütbe olan, Havass-ı Refia:Eyüb Sultan Kadılığı-nı ihraz etmesinden ve kavuklu, muhteşem mezar ta-şından anlaşılmaktadır.


17

Ebûbekir Efendi merhumun küçük biraderi Mehmed (Emir Mehmed-MEMİK Efendi) Efendiye gelince: Doğrum târininin, ağbeyisininkinden sonra 1770-1780 lerde olması gerek. Zira, oğlu Osman Bey'in 1810 lar-da doğduğu tahmin ediliyor. Buna göre, Ağabeyi ve Ablası ile arasındaki yaş farkının fazla olduğu an-laşılıyor. Belki de, Hacı Ali Efendi'nin sonradan ev-lendiği ayrı bir hanımından doğmuştur? Köyde,Yukarı Mezarlıkta, Çifte Sakızlaa dibinde gömülü olduğunu ailenin yaşlıları söylerdi. Vefatı tarihi de bilin-miyor. Rivâyeten söylendiğine göre,ağabeyi Ebûbekir Efendi'nin yanına, istanbul'a gitmek istemişse de, Ebûbekir Efendi:"Sakın gelme,çift-çubuğunu bırakma, benim sonum belli olmaz" meâlinde ve âkibetini çok önceden görürcesine haber göndererek mâni olmuştur. Buna karşılık, hemşiresi Hadice Hanımı yanına aldığı yanyana gömülü olmalarından anlıyoruz.

Memik dedemizin oğlu, Osman Beğdir. Tahminen 1810-1850. Bizim sülâleye, bu iki ceddimizden kinaye ola-rak MEMİK OĞULLARI ya da OSMAN BEĞ OĞULLARI derler. Osman Beğ'in de üç oğlu olmuştur: Eczacı SALİH EFEN-Dİ 1842-1898, MEHMED:MEMİK (ikinci):Küçük MEMİK ki asıl bizim kolun ceddidir 1845-1901. Ve Garip Ağa İSMAİL EFENDİ 1848-1925.


18

Ebûbekir Efendi merhum, Mustafa Necip Efendi Tâ-rihi'nin yazdığına göre, düşmanlarının tamah ve ta-arruzlarına tehammül edemeyib, köydeki çift çubuğu-nu bırakarak, epeyce ileri bir yaşta, İstanbul'a git-miş, hemşerilerinin sayesinde Darphâne-i Amîre'ye hammal olmuştur. Fakat, kendisi okur yazardır ve her-kesin mizacına göre hareket edebilen bir yaratılış-tadır. Bu nedenle çevresine kendisini çabucak sev-dirmiş ve memur sınıfına alınmıştır. Diğer Târihler-ce de teyid edilen bu bilgiler bize,o târihlerde (1750) köyümüzde okul bulunduğunu ve İstanbul'da hemşerilerimiz olduğunu ispatlamaktadır.

Darphâne-i Amire'de yükselmeye başladı. Önce, Kef-cenâzırı oldu. Bu görev, Devletin altun stoklarının sorumluluğu gibi çok önemli bir iştir.

Bu arada,tahmin edilir ki, çoluk-çocuğunu köyden yanına aldı. Bunlar kimlerdir? Erkek çocuğu hakkın-da hiçbir bilgimiz yok. Torunu,yâni oğlunun oğlu olması gereken 'Sandalcı' diye meşhur,Mehmed Efen-diyi biliyoruz.(Bu hususta yazdığım notlara başvu-runuz.)

Hanımı kimlerdendir? Bunu aşağıda anlatacağım. Kızı olduğu kesinlikle biliniyor. Adını henüz bilemediği-miz bu kızını,sonradan Darphâne Nazırı olan, Şakir


19

Ahmet Efendi ile evlendinmiştir. (Bu kol hakkında da notlarım arasında geniş bilgi vardır.) Kız kardeşi Hadice Hanımı da yanına aldığı anlaşı-lıyor. Bu hanım evlenmiş, Hacı olmuş, oğlu İbrahim Şefik Efendi ise Eyüpsultan Kadılığına kadar yük-selmiştir.(Bu hususta da yukarda ve mezar kitabele-rine ait notlarda tafsilat verilmiştir.)Küçük bira-deri Emir Mehmed-Memik'i İstanbul'a gelmekten men ettiğini yukarda belirttik.

1785 lerde, Darphâne-i Amirede ve genellikle dev-let hiyerarşisinde önemli bir derece ve rütbe olan 'Sâhib-i Ayar'lık, kaydı hayat şartile Pâdişâh III. Selim tarafından Ebûbekir Efendi'ye verildi. Sahibi Ayarlık, Osmanlı İmparatorluğunda, darbedilen, yâni basılan altın ve gümüş paraların ayarını tâyin ve kontrol eden bir uzmanlık makamıdır. Zaman zaman hoşnutsuzluklara, isyanlara sebep olan para ayarı konusunda, Ebûbekir Efendi'nin önemli ıslahat yap-tığı ve hiçbir sızıltıya meydan bırakmadığı, Mâliye Bakanlığı adına radyoda yapılan bir konuşmada be-lirtilmiştir.

1790 (H.1205) de, Köyde Yukarıköy çeşmesini ihya etti. Bu,onun ilk hayır eseridir.(Çeşme kitabeleri notlarıma bakınız)


20

Nihayet, Hicri 1216, Milâdi 1801 de,III. Selim'in irâdesi ile damadı Şakir Ahmet Efendi'nin yerine Darphâne Emini-Nâzırı oldu.

Ahmed Cevdet Paşa merhum, Darphâne Nezâreti içün, 'Hasret-ül rical'deyimini kullanır. Demek ki rica-lin hasret duyduğu bir menfeat ve irtikâb ocağıdır, 'Netâyic-ül Vukuuat' adlı eserin sahibi, Defter-i Hâkaanî ve Evkaf-ı Hümâyûn Nazırı Mustafa Nuri Pa-şaya göre, Vezirler ve Şeyhülislâmlardan, sonraları da Vüzerâ Kethüdalarından sonra gelen ikinci dere-cede bir protokol makamıdır. Görevi, şimdiki Hazine Genel Müdürlüğüne, Darphâne ve Damga Matbaası Mü-dürlüğüne denktir.

Ebûbekir Efendi merhum, daha Sâhib-i Ayarken mâ-li durumunu düzeltmişti. Yukarıköy çeşmesini esas-lı bir şekilde tamir ettirmesi bu devreye raslar. Darbhâne Emini olunca daha da zenginleşti. Muhte-meldir ki çok debdebeli, şahane bir yaşantısı vardı. III. Selim'in çok sevdiği yakınlarından biri idi. Bayezid'de,Yemeniciler civarında konağı vardı. Bel-ki de başka Sâhilhâne, yalı gibi mülkleri de mevcut idi.

İstanbul, Beyaz'daki konağından şöyle haberdar oluyoruz:


21

Kabakçı İsyanı sırasında âsîlerin katlini istediği zevat arasında Bahriye Nazırı Hacı İbrahim Efendi de vardır. Merhum Necib Asım Beyin Tarih-i Osmâni Encümeni Mecmuasında yayınladığı, müverrih Asım E-fendiye ait evrak meyânında şu kayda rastlıyoruz; Bahriye Nazırı Hacı İbrahim Efendi, bir müddet bir yerde gizlendikten sonra kira kayığı ile yalısına kaçmıştır. Fakat can korkusuyla kayıkçıya, fazla bah-şiş bırakmıştır. Bundan şüphelenen kayıkçı,onu ih-bar eder."Bâbıâliden bâemr-i Hümâyun cüst-ü cûsuna (aramaya,tahkike) memur olanlar, yalısını basup,sak' landığı su mahzeninden suları akarak, gulamı ile ih-raç ve andan Yalıköşkü'ne çıkarıp bir kirâbargirine irkâb ve Bâbıâlide Çavuşbaşı odasında bir kahve iş-râbı ile mumaileyh Çavuşbaşı Hamdullah Bey tesli-yet kaydında iken Cünûd-ı Şarkiyye (âsiler) andan ahz ve etrafını ihata ile mâşiyen (yaya olarak) Meydana götürürler iken içlerinden biri sakalını kesib "Buna gizli Sıtma derler,bir âdemi tutacak olursa elinden halâs mümkin olmayub lâkin sakalımı kılı kendi mazarratını vâkidir" diyerek ve kılları-nı ana-buna vererek Maazallahüteâlâenvâızül haka-ret ederek BEYEZİD'DE DARBHANE NAZIRI MAKTÜL BEKİR EFENDİNİN KONAĞI ÖNÜNE alay-ı vâlâ ile vusulünde..


22

Cülus günü akşama bir saat kalarak (KONAĞI MERKUM ÖNÜNDE) tasâdüf eyliyen Cebeci Taifesi tarafından ...bin pâre edilmiştir...(Târih-i Osmânî Mecmuası Cüz 39,Sayfa 185-186)

Yukardaki târihî belge, Ebûbekir Efendinin kona-ğının semtini ve varlığını açıkça gösterdiği gibi bunu doğrulayan, okuduğum başka bir vesikada da, kona-ğın Yemeniciler Çarşısı tarafında bulunduğu açık-lanmaktadır.

Ebûbekir Efendi, servetini değerlendirerek hayır eserleri yaptırmaya devam etmiştir. Araç Çayı üze-rinde yaptırdığı muhteşem köprü hâlâ daha durmak-tadır. Kasımlar Mahallesinde, yâni bizim mahallede-ki çeşmesinin suları ise, merhumun ruhuna rahmet gibi dökülmektedir. Bu çeşme kitabesi ile de bir özellik taşımakta, aile târihimize ışık tutmakta-dır. (Bak: Kitabelere ait notlar) Bartın yolu üzerin-de de bir çeşme yaptırdığı söylenmiştir. Fakat,gö-rüp doğrulamak mümkün olmadı.

Yukarda bahis konusu ettiğimiz Araç Çayı üze-rindeki Ebûbekir Efendi Köprüsünün kuşaktan kuşa-ğa yankılanan bir macerası vardır: Rivayet olunur ki, merhum 1806 (1221) yılında, yâni, Kabakçı Mustafa İsyanında şehid edilmesinden bir


23

yıl önce köprü ve çeşme yaptırmak için köye gelmiş-tir. Malzeme hazırlanıp inşaatın bir kısmı tamamlan-mışken, Pâdişâh III. Selim kendisini İstanbul'a geri çağırmıştır. Merhum, köprünün ikmâlini o zamanlar kö-yün ağası olan Molla Osmanoğlı'na emânet etmiştir. Tabî, yontma taşlar, diğer malzeme ve keselerle altın Para da adı geçene bırakılmıştır. Molla Osmanoğlu gerçekten köprüyü ikmâl etmiş, fakat artan malzeme ve paralarla Kayadibindeki ev yerine hamam ve havuz yaptırarak uhdesinde değerlendirmiştir. Molla Osmano oğlu hamamının enkâzındaki taşlar ve havuzunun taş-ları, köprününküne çok benzerler. Köprüye, halk ara-sında, Molla Osmanoğlu Köprüsü, denilmesinin nedeni budur, ama, temel ayaklarından birine yerleştirilmiş taşdaki kitabe, köprünün EBÛBEKİR EFENDİ KÖPRÜSÜ ol-duğunu açıkça göstermektedir.(Bak: Adı geçen köprü-ye ait kitabe)

Sözü edilen köprüye, bir de, Garibağa Köprüsü, der-ler. Nedeni, Memik sülâlesinden merhum Mehmed Ağa (Ga ribağa) tarafından esaslı bir onarıma tâbi tutul-masıdır. (Bak: Bu konuda ve konularda, Çanakkale,Ana-fartalar gazetesinde yayınlanmış yazılarım. 'Köyüm-den Portreler' adlı yayınlanmış eserim.)


24

Ebûbekir Efendi, doğru, mert ve cesur bir zattır.

"Târih-i Osmâni Encümeni Mecmuasının 34. cüz'ün-de (1.10.1331 tâ. ve 597. sayfa) Necib Asım Bey ta-rafından neşredilen, Müverrih Asım Efendi'ye ait metrûkât arasında bulunmuş bir vesikadan şunları öğrenmekteyiz:

Ebubekir Efendi Merhuma DELİ BEKİR dendiğini öğre-niyoruz. Müverrih Asım Efendiye ait bu notların baş-ka bir yerinde de, DELİ ZENGİN BEKİR deyimi geçiyor, Demik ki, biraz delişmen ve de Asım Efendinin hase-dini uyandıracak kadar ZENGİN bir zat.

Bu vesikalar,aynı zamanda, Mürtekib Defterdar ta-rafından hazîne aleyhine ve kendi çıkarı için yapı-lan bir "Mukaataa" ihalesinin, Ebûbekir Efendinin müdehalesiyle nasıl bir anda bozulduğunu ve devle-tin menfaatinin nasıl korunduğunu,dolayısıyla,mer-humun doğruluğunu, büyük nüfus sahibi olduğunu, bir müdehalesi ile bir Defterdarın azl edilebildiğini, Padişah ve Sadrâzamın itimat ettiği bir kimse oldu ğunu, kendisine "DELİ" dedirtecek kadar da cesurlu-ğunu göstermektedir.


25

KABAKÇI  MUSTAFA  İSYANI

İsyanın nedenleri: Pâdişâh III. Selim'in, Nizâmı cedit askeri teşkil ederek Yeniçeri Ocağını kaldır-mak istemesi ve yeniliklere, devrimlere taraftar ol-ması, sebeblerden biridir. Ayârı bozuk para (Ma'şûş), sikke basılması ki, bu, Ebûbekir Efendi'den önceki Darbhane Nâzırlarının, özellikle Yusuf Ağanın mari-fetidir. İsyânın bir başka nedeni, Pâdişâhın etrafın-da şımarık bir zümrenin türeyip devlet hazinesinden ya da rüşvet ve irtikâp yoluyla zengin olmaları, Sad-razamları bile küçük görmeye başlamalarıdır.

Yukarıda belirttiğimiz bütün bu nedenler, Yeniçe-rilerle, gericilerin birleşmesine sebep olmuştur. İs-yancıların başı, Kabakçı Mustafa Çavuştur. İlk ayak-lanma, Boğaz sahil Muhafızları olan Yeniçeri Yamak-larından başlamıştır. Târih 17.Rabiulevel.1222. Rûmî Mayıs'ın 13. günü. Milâdi 25.Mayıs.1807.P.tesi dir. Asiler o gün ayaklanarak Boğaz Nazırı ile Yamak Ağasını öldürüp İstanbul üzerine yürümeye başlamış-lardır. Boğazın Rumeli sahilinden ilerlemektedirler. Yolda katılanlarla, güruh gittikçe büyümüştür. Buna rağmen, Üsküdar ve Balmumcu kışlalarındaki Nizâmı-cedid askeri, âsilerin üzerlerine salınsa idi, hepsi


26

de çil yavrusu gibi dağılacaklardı. Nitekim,birara 'Nizamicedid'ler geliyor' diye bir ses duymaları i-le darmadağın olmuşlar, fakat, tekrar toplanmışlar-dır. Ne yazık ki III.Selim, kan dökülmesin diye bu tedbire başvurmamıştır.

Sadâret Makaamına gelince:Sadrıâzam İbrahim Pa-şa, cephede muharebe ile meşguldür. Yerine, Sadâret Kaymakamı, Köse Musa Paşa görevdedir. Ve isyanı ge-riden geriye, perde arkasından körüklemektedir. Hat-ta, ayaklanmanın asıl tertip ve idarecisi bu hâin Köse'dir. Napolyon'a, Akka Kalesinde, unutulmaz bir

Türk sillesi indiren Cezar Ahmet Paşa, bu hâin için 'Adı Musa,boyu kısa,kendi köse''Bu heriften hayır gelmez'diye senelerce evvel onu hizmetine almamış-tır. Olaylar,Cezar Ahmet Paşa'nın adam tanımaktaki isâbetini isbat etmiştir.

Şeyhülislâm, Topal Atâullah İshakzâde de,Köse Musa Paşa gibi III.Selim'e,onun etrafındaki yeni-lik taraflısı ricâle düşman, kindar, haris bir adam-  dır. Gericidir. Asîlerle beraberdir.

26.Mayıs 1807 Salı,27.Mayıs.Çarşamba, 28.Mayıs

Perşembe günleri, devlet ricalinin çoğu Bâbıâli'de

toplanmışlar,duruma çare aramakla vakit geçirmiş-lerdir. Ebûbekir Efendi de bu zevat arasındadır.


27

Sadâret Kaymakamı Köse Musa Paşa'nın asıl maksadı ricali oyalamaktır. Nitekim elaltından eşkiyâya ha-ber göndererek teşvik etmekte, Nizâmıcedid askerini mahsus işe karıştırmamaktadır. Hatta, Pâdişâhı önce-leri oyalarken, isyan kıvama gelince tehdit etmek-tedir.

Asiler,nihayet ET MEYDANI na geldiler(şimdiki Taşkasap ile Çapa arasındaki bölgenin kuzeyinde) Yeniçeri Odalarında toplandılar. Sözde Ulama, gerici oldukları için bunlara katıldılar. İsteklerini ile-ri sürmeye hazırlandılar. Gerçekte bu talepleri, Kö-se Musa ile Topal Abdullah hazırlamışlardır. Ve bir örneğini âsilere, bir suretini de 'Asilerin talebi şu zevatın kendilerine teslimidir ve gayri halâs yoktur' diye Pâdişâha göndermişlerdir. Bâbıâlide'ki rical ise,bundan habersizdir.

Köse Mûsa Paşa'nın kin ve hasetle intikam almak istediği ve mallarına göz diktiği, âsîlere teslimi istenen devlet ricali ve III. Selim'in yakini olan zevat şunlardır.

1-Devlet ve Saltanat Müsteşarı, İbrahim Nesim E-fendi. İbrahim Kethüda, âsiler tarafından kılıç ve sopalarla, bıçaklarla parça parça edilmiştir.

2-Bahriye nâzını Hacı İbrahim Efendi. 'Gizli Sıt-ma' diye meşhur olup, nasıl yakalandığını ve nasıl


28

parçalandığını yukarılarda izah ettik.

3-Rikâb-ı Hümâyun Kethüdası Memiş Efendi. Babıâ-li de boğdurularak şehidedilmiştir.

4-Reisülküttab Vekili Safa Ahmet Efendi. Babıâli-de boğdurularak şehidedilmiştir.

5-İrâd-ı Cedid Defterdarı Ahmet Bey. Yegâne kur-tulan bu zattır.

6-Vâlde Kethüdası Yûsuf Ağa. Yukarıda bahsi geçen bu zat, Hac'da olduğundan, Haç'dan dönüşünde idam e-dilmiştir.

7-Enderun-ı Hümâyun ricalinden Sır kâtibi Ahmed Efendi. Sonradan kılıç ve bıçaklarla parçalanmıştır.

8-Mâbeynci Ahmed Bey.Kör Ahmed/Netâyic-ül-vu-kuata göre Kürt Ahmet. Bu zat da âsilerce parçalan-mıştır.

9-Bostancıbaşı Şakir Bey.Saray-ı Hümâyunda bo-ğularak şehidedilmiştir.

10-Müderris, Kapan Naibi Lütfullah Efendi. Sonra-dan idam edilmiştir.

11-Darbhâne Nazırı Ebubekir Efendi. Boğularak şehidedilmiştir. Hikâyesini ayrıca ve ayrıntılı o-larak anlatacağız.


29

EBÛBEKİR EFENDİNİN ŞEHİD EDİLMESİ

Köse Mûsa Paşanın ve Şeyhülislâmın hazırladığı, yukarıda belirttiğimiz listeyi alan Pâdişâh, Sır Kâtibi Ahmet Efendi ile Mabeyinci Ahmet Beyi daha çok sevdiğinden ve o sırada sarayda bulundukların-dan "Sizi de isterlermiş, gayri başınız çâresine ba-kın ve illâ alurlar" diye keyfiyeti kendilerine ha-ber vermiş ise de, feci âkibetten kurtulamamışlar-dır. Bu ikisinden ve Vâlde Kethüdası Yûsuf Ağa'dan başka, geri kalan devlet ricali, yukarıda da söyle-diğimiz gibi Bâbıâlidedirler. Yâni, Köse Musa'nın e-li altında oyalanmaktadırlar. Bu meyanda, Pâdişâh, İbrahim Kethüda'ya dokunulmaraasını Köse'den iste-miş, uzun tartışmalardan sonra bu zât meclisi terk etmiş, durumu en sonunda anlıyarak tebdîl-i kıya-fetle kaçmış ise de, bilâhare yakalanup idam edil-miştir.

Hulâsa, Pâdişâh, geri kalanların teslim edilmele-rine çaresiz razı olmuş, sözü geçen onbir kişinin âsilere teslimi hakkındaki tezkirenin altına "ha-lâs imkânı yok ise kayıtları görülsün" diye ferman etmiştir. Bu defter böylece, Bâbıâliye geri çevrilin-


30

ce, zâten bunu bekliyen Köse hâini, hemen orada, yâ-ni Babıâlide, esasen elinin altında, oyalayarak hazır tuttuğu zevatı idam etmiştir. Ebûbekir Efen-di de işte bunlar arasındadır. Kesik başları âsile-rin toplandığı yere gönderilmiştir. Demek ki, Bâbıâ-lide boğularak şehid edilenler dört kişidir. Târih 28.Mayıs.1807 Perşembe'dir.(20.Rabiulevel.1222)

Ahmet Cevdet Paşa merhum, Tarih-i Cevdet'inde; Pâdişâh içün:"Ashâb-ı fitne ve fesadın canlarına kıyamaz iken, cânu gibi sevdiği zevatın idamlarına müsâde etmiştir" diyerek onu kınamaktadır.

Ebûbekir Efendi, yukarda yazdığımız gibi, Bâbıâ-lide şehid edilmiştir. Bu notlar arasında örnekle-ri bulunan târihi belgelerden öğreniyoruz ki, mer-hum, şimdiki İstanbul Vilâyet Konağının bulunduğu yerdeki eski Babıâli binasında,(Kum meydanına ba-kan köşkün alt katında, Kürk odası bitişiğindeki bir odada) boğulmuştur. Onun kesilen başı da, diğer-leri gibi, âsilere gönderilmiş, cesedi ise ailesi-ne teslim edilmistir. Bu aile efradı kimlerdir? Bizce bilinmeyen oğlumudur? Kızı ve damadı Şakir Ahmet Efendi midir? Hemşiresi Hacce Hadice Hanım mıdır? Bu noktayı aydınlatacak bir delil yok.


31

Bilinen bir şey varsa, "Katledilen ricalin nüku-ut ve mücevheratı ve emvâli, Köse Musa Paşa başta olmak üzere yağmacıların elinde kalmıştır. Maktuu-lînin hâne ve sâhilhâneleri mîrâs-ı peder gibi beyinlerinde taksime ibtidar olunmuştur."

Ahmet Cevdet Paşa'nın bu cümlesinden anlaşıl-dığı üzre, Ebûbekir Efendi'nin de varı-yoğu, bütün servet ve emlâki, bu arada İstanbul, Beyezid'deki konağı erbâbı, yağma elinde kaldı. Oysa, o devrin mevzuatına göre, bunların hâzineye, yâni Maliyeye kalması gerekirdi. Ebûbekir Efendi'nin devamı olan Sandalcıgil'in fakr ve zaruret içinde kalmaları her halde bundan ileri geliyor.

Merhumun başsız cesedini alan ailesi, onu, Üskü-dar Karacaahmet'de toprağa vermiş. Sonradan Hemşi-resi Hacce Hadice Kadın ile yeğeni Kaadı İbrahim Şefik Efendi de yanına gömülmüş. Bu aileden kim-ler köye giderek sülâleyi devam ettirmiş? Öğrene-medik.......


32

MERHUM EBÛBEKİR EFENDİ HAKKINDA YAZILANLAR

O yıllarda Vak'anüvis (Resmî Tarih Yazıcısı) bu-lunan Asım Efendi; Ebûbekir Efendinin şehid edilme sini sevinçle karşılamakta ve şöyle yazmaktadır: (...Ve katl olunmadıkça Darbhâne-i Amire Nezâreti yed-i tegllüb ve batışesinden halâs mümkin olmıyan KAARUN-I KERMANİYANI DELİ ZENGİN BEKİR EFENDİ Bâ-bıâlide, Kürk odasına muttasıl bir odada müteakiben idam........ve ruûs-ı maktûaları toptan meydana ir

sâl ile emr-i dünyâda kârları temam olmuştur....) Târih-i Osmâni Mecmuaları (sayfa 181).

'Mehmed Süreyya' merhum da,"Sicill-i Osmâni'de, Ebûbekir Efendinin vefatı için şöyle yazmaktadır: (....1222 Rabiulevelininsekizinde (yanlış) maktû-len fevt olmuştur.Karaca Ahmet'de medfundur.Sofi, mürâi,mizaçgir bir pîr idi.)

Ahmet Cevdet Paşa ise, Târih-i Cevdet'inde, cilt 8,saife 165....Sofîve mürâî bir pir-i fanî olduğu

halde Nizâmıcedid meraklusu görünmekle o dâhi bu def'a gürûh-ı mazlumine katıldı.......

'Mustafa Necip Efendi Târihi'ndeki bu konuda ya-zılmış satırların sonlarında:

(Hasbel kader vartayı mezktureye duçar olup tâ-rik-i kâr ü bâr-ı hayat ve lâbis-i siyâb-ı memat


33

oldu. Esmer-ül-LEVN, mekşuf-ül ayn, hısset-i tabîate müptelâve servet-i idhar ile şöhretnümâ, mütteki-i müteassıb, mezheb-i zâhir-i beyn mürâî meşreb bir pfr-i fanî idi. Kum meydanına nazır Bâbıâli Köşkü-nün tabaka-i süflâsında mahnûkaa idam ve ser-i mak-tûların mecma-ı eşkiyâya irsâl-ikrâm edildi. Rahme-tullaah-ı aleyh....

Bütün bu yazılanlardan çıkan özet sonuç şudur: Merhum, esmer renktedir. Her iki anlamda da açık göz-lüdür, itikaadı taassub derecesinde kuvvetlidir. Her-kesin nabzına göre şerbet vermesini bilir. Mürâîdir. Zâten böyle olmasa, o devrin koşulları içinde o mev-kie çıkamazdı. Delişmen, zekî ve Kaarun kadar zengin-dir. Feleğin acı tatlı olaylarını görmüş, tecrübeli bir zâttır. Mesleğinde ehil ve rakipsizdir. Fakat, ne olursa olsun bir devrimcidir. III, Selim'in İnkilapçı kadrosu içinde mümtaz bir yeri vardır. O tehlikeli ve nâzik makamda altı yıl rakipsiz bıra-kan, daha önceleri de Sahib-i ayarlığı kaydı hayat şartile veren Pâdişâhın, çok güvendiği kimselerden biridir. Ve nihayet bir Devrim Şehididir.

Müverrih Asım Efendi, edebiyat târihimize Türkçü ve yenilik taraftarı diye geçmesine rağmen III. Se-lim'in yapmak istediği yeniliklerin karşısında yer


34

almıştır. Pâdişâhın, Nizâm-ı Cedidin ve teceddüt ta-raftarı ricâlin müdhiş düşmanıdır. Mükemmel bir so-kak küfürbazıdır da. Târih-i Osmânî Encümeni Mecmu-asının 39. cüz'ünde, Necip Asım Bey tarafından ya-yınlanan notlarında, Nizâm-ı Cedid ve devrim yönlü-ler için "Yedi başlı ejderha",Hanâzır (Hınzırlar), "İtlafla Moskof taburu imhası gibi sevaptır"," On iki nefer melâin-i hınnâs-ı karın"," On iki nefer hûne-i devlet ve zaleme-i mülk ü millet"  gibi ağır sözler kullanmaktadır. Kabakçı İsyanını da,'Madde-i Hayriye' diye tebcil etmektedir.

Hülâsa, bu Asım Efendi'nin, Ebûbekir Efendi Merhu-mun da dâhil bulunduğu yenilik taraftarlarından kuyruk acısı olduğu, ya da, ne olur ne olmaz, isyancı-lar başa geçerse post kapmak için böyle göründüğü anlaşılıyor. İsyancılara, Guzzat-ı Şarkıyye, deyimini kullanması da bu kanaatımızı doğrulamaktadır. Vak'a nüvis'lik çok iyi ve faydalı bir müessese olmakla beraber, işte bu taraf tutma, ya da, zamanın nüfuslu kimselerinin etkisi altında kalarak gerçekleri de-ğiştirme ihtimâlini doğurmaktadır.

İşin garip tarafı, Asım Efendi, ölümünden çok son-ra yayınlanan bu notlarındaki bilgi ve kanaatları-nı, basılı eseri olan iki ciltlik târihine alamamış-tır. Şu hâle göre, ya medeni cesareti yoktur, ya da


35

notlarında yazdıkları yalandır. Daha doğrusu,not-larında kalan görüşlerinin samimi olmadığını bil-mektedir.

Binâen aleyh, Asım Efendi'nin, Merhum büyük amu-camız için yazdıklarını ihtiyat kaydiyle dikkat na-zarına almak gerekir. Cevdet Paşa Târihi'nin de baş-lıca kaynağı Asım Târihi olduğuna göre, oradaki ka-naatlere de aynı açıdan bakmak lâzımdır. Memleketin-de rençber iken gurbet diyarına gelüp hammallıkla işe başlamak, sonra kademe kademe yükselmek, mevkiye servet sahibi oymak, devlet ricali arasına karış-mak, Pâdişâhın yakini olabilmek, ve nihayet,devrim hareketine dâhil olup bu yolda şehidlik mertebesi-ne erişmek, bu arada, hâlâ daha ayakta kalan hayır eserleri bırakmak ve kendisi hakkında çok şey söy-lendiği hâlde (hırsız) dedirtmeyecek kadar doğru kalabilmek, Asım Efendi'ye bile nasib olmayan bir karekteri ve şahsiyet sahibi olmayı gerektirir. Bunlardan dolayı, MEMİKOĞULLARI, bu en büyük Amuca-ları ile her zaman övünmekte haklıdırlar.

Tanrı Rahmetini, Peygamberimiz şefaatini esirge-mesin. Amin.

Nail Memik 1975


36

Ebûbekir Efendinin Yanan Evi Yerine

Yenisinin Yapılması Nedeniyle

Ebced Hisâbiyle Düşürülen

Tarih

"Karargâhı kim olmuş idi harikzede" "Tasannu' etti Ebûbekir Efendi idrâk"

"Misâl-i fas-nigîn oldu beyt-i matbûı" "Ki resm-i dilkeşîdir hayret-âver hâkkâk"

"Yapıldı mevki-i pâkizede dedim târih" (Yerinde yapdı Celâlî Efendi hâne-i pâk)

(H.1195)(M.1780)

Ebûbekir Efendinin Vefatına, Keçecizâde İzzet Molla Tarafından Düsürülen Târih

"Sâbıkaa Sâhib-ayârın nakd-i ömri oldı kaal"

(H.1222) (K.1807)


37

( YUKARI KÖZDEKİ CEŞMENÎN-EBÜBEKÎR EFENDİ ) TARAFINDAN BİRİNCİ TAMİRİNE DAİR

KİTABE

Ebûbekir Efendi Sâhib-ül-ayar -Talebkâr-ı eltâf-ı birûzdegâr

Fena bulmuş iken bu çeşme temâm Yeniden bina kılındı etti îmâr

Sene fî-1205-(1790)

(Kasımlardaki EBUBEKİR EFENDİ ÇEŞMESİ) KİTABESİ

Sâhib-ül-hayrât ve-l-hasenât abd-ül-gaffâr Sâhib-ül-ayar Ebûbekir Efendi bin Ali innallâhe bikeremet-il-hafi ve-l-celî

Sene ehad-i ma'tiye ve elif indallâh (1221) (1806)


38

Safranbolu, Akveren Köyü, Araç Çayı üzerinde Darbhâne Nazırı Ebûbekir Efendinin hayır e-serlerinden olan KÖPRÜ'nün temelindeki kitabe taşında, Ebced hesabı ile yazılmış târih beyti


 


Üçler çıkub da Sâdelerle dediler târihini ( Darbhâne Emîni pür kerem Bu Bekir Efendi köprisi )

-1221-

NOT:

1-Sâdeler, eski harflerde, yalnız noktasız harf-lerin hesâbedileceğini işaret eden kelimedir.

2-"Üçler çıkub da" deyiminden maksat, târih he-sâbedilirken, toplamdan(3)çıkarılacağını anla-tır. (1224-3:1221) .

(Nail Memik)


39

Bilinen en büyük amucamız, Sahib-ül ayar, Darphane Nazırı EBÛBEKİR EFENDİ'nin kabri, (Karaca Ahmet Baba) Türbesinden Üsküdar'a doğ-ru inen inâdiye yolunda solda set üstündedir.


40

Darbhâne Nazırı merhûm Ebûbekir Efendi'nin, Üs-küdar, Karacaahmet mezarlığında, Karacaahmet türbe-si karşısındaki parselde, sözü edilen türbe sağda bırakılarak Üsküdar'a doğru inerken solda, duvar kenarında bulunan mezarında kitabe:

HÜVELBAKİ

Rıcâl-i Devlet-i Aliyyeden Darbhâne-i Amire Nazırı Merhum ve mağfur-leh Ebûbekir efendi rûhîçün elfâtiha 1222 (1807)

Ebûbekir Efendi'nin hemen sağ yanında gömülü, kız kardeşi Hadice Hanım'ın mezar taşı yazısı:

HÜVEL HAYYÜLBAKİ

Darbhâne-i Amire Emîni Ebûbekir Efendinin hem-şiresi merhûme ve raağfûr-leha el-mühtâc ilâ-rahmet-i Rabbihîel-Gafûr Hâcce Hadîce kadın rûh-ı şerîfîçün L-illâh-il fâtiha 1234 (1819)

Not:Ebûbekir Efendinin Hemşiresi Hâcce Hadice Ka-dının, I.Abdülhamit'in IV.Kadın Efendisi olması ih-timali vardır.


41

Aynı yerde, Hadice Kadının sağında gömülü, Ebû-bekir Efendinin yeğeni, Kaadı İbrâhim Şefik E-fendi'nin mezar taşı:

HÜVELBAKİ

Sâbıkaa Havasa-ı Rafia Kaadısı hıyâbân-ı Huld-i berin ve âşiyân-sâz-ı tak-ı ılliyyûn olan merhum raağfiret-nişân aleyhür-rahme v-el gufran Sâhib-i ayar yeğeni elhâc İbrahim Şefik Efendinin rûhîçün ve kâffe-i ehl-i îmân ervâhîçün elfâtiha 1244 (1829)

Not: Bu zât,yukarda adı geçen Hâcce (Hacı) Hadi-ce Kadının Oğludur. Eyübsultan Kadılığı yaptığı anlaşılmaktadır. 'Havass-ı Rafîa Kadılığı', Eyüb-sultan Kadıları için kullanılan bir özel târih deyimidir.

Nail Memik


EBÛBEKİR EFENDİNİN ERKEK ÇOCUĞU VE BU YÖNDEN SÜLALESİ

1-Merhûn Ebûbekir Efendinin Erkek oğlu kimdir? bilmiyoruz.

2-Bu bilmediğimiz oğlunun, oğlu, yâni Ebûbekir Efendinin Torunu SANDALCI diye anılan MEHMET E-FENDİ'dir. Otoriter bir zât imiş. Sandalcı lâkaba, nedeniyle halk arasında bu aileye SANDALCIGİL der-ler. Bununla birlikte, resmi kayıtlar, bu sülâle ko-luna da MEMİKOĞLU demektedir. Ki bu cihet ailemiz târihi yönünden şayanı dikkattir.

3-Sandalcı Mehmet Efendi'nin iki oğlu vardı; a)Bekir(Çavuş) 1866-13 Aralık 1919....Annesi ani-ne. Eşi Hanife. Hanife Hanım, Saraycık Köyündendir. Babaannem Şefika Hanım Merhumenin öz teyzesi idi. Bizler de "Saraycıklı Teyze" derdik. Bir başka tanımlama ile Saraycıklı Teyze (Hanife Hanım),Şefika annenin anası olan ve Dacudobası'n-da Ellibeş'le evli Fatma Büyükananın da öz karde-şi idi.D.1872 Ö.1921

Bekir Çavuş Merhum, II. Hamid devrinde, bâirâde-i Seniyye, İstanbul Adalar ve Küçükçekmece Başkomi-serliklerinde bulunmuş ve 1916 da emekli olmuştur.


43

Bekir Çavuş ve Hanife Hanımın çocukları: Oğlu, Per-tev. (Babamın arkadaşı imiş.) Çocuk yaşında vefat etmiş. Kızları, Feride ve Meliha hâlen hayattalar. Bir diğer kızı Hatice vefat etmiş. 1914 doğumlu imiş.

b)Mustafa. Köylüler arasında PAŞA diye anılırmış, Şehzade başında fırıncı imiş. Eşi, Zehra Hanım mer-hûme. Çocukları: Makbule ve Mediha, hayattalar.

Nail Memik

Not : Memikoğlu Mehmet'in Oğlu Mustafa'nın ha-nımı Zehra (Hacı İsmail kızı) ya, Akveren Köyün-deki evin yarı hissesini bedeliyle ve Tatsız'-daki bağın kendisine ait 8 de 6 hissesini ölünce-ye kadar bakmak şartıyle ferağ ve terk ettiğini, bu muamele için Dedemiz Mehmet Oğlu Emin Efendi-yi vekil intihap ettiğini beyân eden 9.Nisan 1919 (1335) târihli belge ailemize dâir hâtıra evrak arasında bulunmaktadır.


44

          

(?) Ebûbekir Efendi'nin Hanımı

Ebûbekir Efendi merhumun hanımının, yâni, Sanadalcıgil-ler'in ninesinin, başka bir deyimle, Sandalcı'nın Baba-annesi'nin adının (ESMA HANIM) olduğunu, bundan önceki sayfalarda yazılı araştırmaları yaptıktan hayli zaman sonra öğrendim. Şöyle ki:

Merhûmun dâmâdı Şâkir Ahmet Paşa'nın, Eyübsultanda, Bostan İskelesinde, Mihr-Şah Sultan türbesi bahçesinde, medfûn olduğunu okuduğum eserlerden öğrenmiştim.

5/Kasım-I975 Pazartesi günü sâat 15 şıralarında, hem bu mezarı aramak maksadiyle, hem de yanında daha başka akrabâlara rastlamak ümidiyle oraya gittim. Tanrıya çok şükür, Şakir Ahmet Paşanın kabrini kolayca buldum.(Taf-silâtı, Şakir Ahmet Paşa'ya âit kısımdadır.

Bununla yetinmiyerek, etraftaki kabir taşlarını oku-maya başladım. İşte bu sırada,Ebûbekir Efendi merhumun hanımının, yânî, Şâkir Ahmet Paşa'nın Kayınvalidesinin mezarını buldum. Adının (Esma Hanım)olduğunu da kabir taşından okuyarak anladım. Bu mezar, Şakir Ahmet Paşa' nınkine çok yakındır. Aralarında, yalnız, Küçük Hüseyin Paşa'nın kabri vardır.

(Esmâ Hanım)ın, güzel, muhteşem mezar kitabesinde şunla: yazılı:

HÜVELBÂKİ

Cennet mekân firdevs-i âşiyan sâbıkaa Mora Vâlisi Şâkir Ahmed Paşa merhûmum kayın val deleri merhume ve mağfûr-leh el-mühtâc ilâ rahmet-i Rabbihi el-gafûr Esma Hanımın Rûh-ı şerifleri içün rızâen lillahi Fatiha

(H.1235)(M.1819)

Esmâ Hanımın mezarınının hemen yanında, çok süslü ve zarif bir kabir daha var ki, tahminime göre, bu da, Es-mâ Hanımın ve Ebûbekir Efendinin kızı, Şakir Ahmed Pa-şanın hanımına aittir. Taşında yazı yoktur.


45

-ŞEYH SELAMI MUSTAFA EFENDİ DİVANI'NDAN-(EBÜBEKİR EFENDİ'NİN DAMADI 'ŞAKİR AHMED PAŞA)

HAKKINDA

Şâir ve faziletli bir zâtdır. Trabzonludur. il-miyye mesleğine dahil olmuş, Firdevsî Efendi'nin İmametinde bulunmuşdur. Darbhâne-i Amire Emini ve Nazırı (1213) olmuş, 1216 da azledilmiş, 1225 de Sadâret Kaymakamlığında sonraları da, Anadolu ve Mora Valiliklerinde bulunmuştur. 1234/1819 da alil olarak Gelibolu'da vefat etmiştir. Eyüb'de Mihri-şah Türbesi bahçesinde medfundur. Haki, müdebbir, muktedir bir zât idi. Bâbıâyî binasındaki Târihi: Öteki sayfalardadır.

ŞAKİR AHMED PAŞA'NIN KIZI 'FATMA MEVHİBE HA-NIM' ın vefatına, Zîver Paşa'nın Târihi : "Yazdı bir âh edüb fevtine Zîver Târih" (Fatma Hânıma Cây oldı Haremgâh-ı Cinân)

Ta'miye: (1274+1) (1275) (M.1858)

Şakir Ahmet Paşa'nın kabrinin ötesinde 'Küçük Hüseyin Paşa'nın mezarı, onun da ilerisinde, Kayın-validesi(Esma Hanım)ın medfeni vardır ki, Ebûbe-kir  Efendinin hanımı olması nedeniyle o kısımda bahis konusu edilmiştir.


46

Esmâ Hanımın mezarının da ilerisinde gördü-ğümüz çok süslü bir kabrin, Ebûbekir Efendi'nin kı-zı, yâni, Şakir Ahmet Ahmet Paşa'nın Hanımına ait olduğunu sanıyoruz. Taşında yazı yok. Bu nedenle adını bilemiyoruz.

-EBÛBEKİR EFENDİ'NİN DAMADI 'ŞAKİR AHMET PAŞA'

KUŞAĞI

1-  Şakir Ahmet Paşanın oğlu, Müderris Atıf Bey'-
dir. Y
âni, Ebûbekir Efendi Merhumun kız tarafı
n-
dan torunudur. Hayat
ı hakkında baş
ka bilgiye,
şimdilik rastlamadım.

2-  Atıf Beyin oğlu, SERMET AHMET PAŞA'dır.
Sicill-i Osm
âni yâhud Tezkire-i Meşâ
hir-i Os-
m
âniye adlı
eserin C.3,S.10 unda Sermet Ahmet
Pa
şa için şöyle yazılmıştır:

Şakir Ahmet Paşanın mahdûmu Müderrisinden
At
ıf Bey'in oğludur. Kapucubaşı, Istabl Pâ
yesi
ve (1265)(1849) Muharreminde, M
îr-i Mîrâ
n ve
sonra Rumeli Be
ğlerbeyi pâ
yesi ve Meclis-i
Muh
âsebe Azâsı oldu. 1865 (1281) Cemâziyülâ
-
hirinin yirmi birinde fevt oldu.
Sermed Efendinin o
ğlu Rıza'nın denizde boğ
ul-
mas
ı 1244................

Nail Memik


47

DARBHANE NAZIRI  MERHUM EBÛBEKİR EFENDİ'nin DAMADI "ŞAKİR AHMET PAŞA" ya DAİR BİLGİLER

Trabzon'ludur. İstanbul'a gelip Firdevsi Efendiye İmam oldu. Ba'de Enderûn-ı Hümâyuna girüp Dülbend Ağası olmuş ve ba'del hurûç Hocalık verilüp 1798 (1213) de Darbhâne Emini olarak 1801 (1216) da az-ledilmiştir.

Azledildikten sonra, yerine, Kayınpederi Ebûbekir Efendinin Darbhâne Emîni nasbedildiğini Ahmed Cev-det Paşa,Târih-i Cevdet'inde cilt 8 saife 165,baş-ka bir baskıda cilt 7-8 saife 216 da şöyle anlatır:

'Ebûbekir Efendi... 1801 (1216) târihinde damadı

Ahmet Şakir Efendi'nin azlinde Darbhâne Emânetiyle kâm-kâr oldu.'

1807 (1222) de Akdeniz Menzil Emini olup, 1808 de yine Darbhâne Emini oldu.

1810,(1225) Recebinin on birinde bârütbe-i Vezâ-ret Sadâret Kaymakamı oldu.

1811 (1226) da münfasıl ve 1814,(1229) Muharre-minin dördünde Anadolu Valisi ve ba'de Mora Valisi

oldu.

1818 (1233) Rebiulâhirinde alıl olmağla Gelibo-lu'da ve sonra Derseâdette mukîm oldu.


48

1819 (1234) de vefat eylemiş, Eyübde Mihr-Şah Vâlde Sultan türbesi bağçesine defn olunmuştur. Alim, müdebbir'muktedir ve şâirdir. Mahdumu 'Müderris Mehmet Atıf' Bey olup anın da mahdûmu 'Sermed Paşa' dır.

NOT:

Yakarıdaki'bu bilgileri edindiğim kaynaklar:

1-'Sicill-i Osmânî Tezkire-i Meşâhir-i Osmaniye'

Meclis-i Kebfr-i Maârif âzasından Mehmet Süreyya cilt 1 saife 183 Üsküdar, Hacı Selim Ağa Kütüpha-nesi,Hüdâyî 1120

2-'Târih-i Cevdet' cilt 6 saife 316, cilt 9 saife 218

3-'0smanlı Müellifleri' Bursa'lı Mehmet Tâhir. Cilt 2 saife 265.

4-'Şeyh Selâmi Mustafa Efendi Divânı'

5-'Kütahya Şehri'

İ. Hami Dânişmend. Kütahya/Anadolu Valisi iken Hü-kümet konağına bir oda ilave etmiştir.

6-'İstanbul Çeşmeleri' saife 212.İbrahim Hilmi Ta-nışık'ın bu eserinde; Şakir Ahmet Paşa'nın, Eyüb'-de, Silâhdarağa Semtinde, Silâhdar Seyyid Abdullah Ağa'nın yaptırdığı Çeşmede târih beytine rastlı-yoruz. Târih 1791 Hicri 1206.


49

ŞAKİR AHMET PAŞA HAKKINDA DÎĞER BİR

BELGE

İsmail Hakkı Uzunçarşı linin (Kütahya Şehri) adlı eserinden:

"...1810 Ağustosunda Sadâret Kaymakamı ve ilâveten Anadolu Valisi olub 1812 senesinde infikâk etti. Şa-kir Paşa, Gelibolu'da ikaamete me'mûr iken 1813 Kâ-nunuevvelinin sonlarında.(1229-Muharrem)ikinci def'a Vâlî olub 1814 de Mora Valiliğine nakl etti. Kütahya Hükümet Konağına bir oda ilâve ettirmişti. Alim ve şâir idi."

Not:Yukardanberi bahis konusu ettiğimiz târihi bel-gelere dayanarak ve güvenerek Şakir Ahmet Paşa merhumun kabrini aramaya karar verdim. Bulabilir-sem, bu kabir civarında, ailemizin başka kişile-rinin mezarlarını, dolayısiyle adlarını da bulmam muhtemeldi.

3/Kasım/1975 Pazartesi günü saat 15:00 sıraların-da Eyübsultan'a gittim. Bostan İskelesinde Mihr-i

şah Sultan türbesi bahçesinde, kapıdan girince hemen sol tarafta merhumun kabrini buldum. Alem-dar Mustafa Paşanınkine benziyen sivri bir kavu-ğu var. Süslü, mermerlerden yapılmış bir heybetli mezar. Esas kitabesinde şöyle yazılı:

Hüvelbâkî

Cennetmekân merhum ve mağfurelmühtac ilâ rahmet-i Rabbihî el-gafûr sâbıkaa Mora Valisi Ahmet Şakir Paşanın

Ruhîçün el-Fâtiha    (1234)(M.1818)

Mezar taşının yan tarafında da bir târih manzume-si var. Bu silinmiş, dökülmüş mısra'ların maalesef bir kısmını okuyabildim:

"Vâli-i mülk-i kemâl Ahmet Şakir Paşa" Zâtı olmuş idi' mecimua-i ilm"

Dâima eyler idi celb-i kulub-i fukara Hayfâ kim oldu....âb içre defn


50

"Ahmed... himaye kılub cennette"

"Şakir-ün-na'm dîdâr-ı aziz edellüdâ"

"İntikaalin güşşedüb söyledi Hâmid tarih"
"....... mans
ıb...ola bu Şâkir Pâşa" (H.1254)

Bu  Kitabelerin  Eski -Haflerle  metinleri-


51

EMİN  BABA

(Büyükbabam.Efendi Baba.Babam Mustafa'nın babası.)

Babası: Osmanbeyoğlu Mehmed (Memik) Annesi: Toruçgilden (Hacı Ömer Oğullarından) Molla Ahmed kızı AYŞE. (Vef. 1332) Doğumu: 1296 (1880) Vefatı: (?)

Nail Memik


52


Ş E F İ K A   A N N E M İ Z

(Babaannem.Kocaanam.Babam Mustafa'nın annesi

Babası: Ellibeş Doğum Yeri: Davudobası köyü Doğumu: 1297 (1881) Vefatı: 30.Ağustos.1950

Nail Memik



53


BABAM

MUSTAFA       MEMİK

Babası: Emin

Annesi: Şefika (Davudobası köyünden, Ellibeş'in

kızı)

Doğum yeri: Safranbolu - Akveren köyü Doğumu: Rumî 1314 Hicri 1315 Milâdî 1898 Vefatı: 29.Eylül.1972 Cuma. (1388)

Safranbolu'da oğlu Nihat evinde. Toprağa verilişi: 30.9.1972 Cumartesi, Öğle na-mazını müteakip Akveren Köyü Aile kabristanına. (Yukarı Mezarlık ortasından kuzey-güney isti-kametinde inen yaya yolun solunda, Ayşe Hala'-nin kabrinin ayak ucunda.) Mevlûdu: 19.11.1972 Akveren Köyü, öğleden sonra.

NOT: Beyin kanamasından ve on günlük yarı felç-li yattıktan sonra vefat etti.

( Nail Memik)


54


AYŞE  ANNEM

Hacıömergilden.

Babası: Koç Mehmet

Anası: Hanife

Doğumu: 1893 (tahminen)

Vefatı: 11.Nisan.1941 Safranbolu'da.

Yine aynı yerde Safranbolu'da gömülü,

Nail Memik


55


ZEHRA     MEMİK ANNE

Babası: Ali Annesi: Ayşe

Doğumu: 1895, Rûmî 1311, Hicrî 1312 Gerçek Doğumu 1894,Rûmi 1310, Hicrî 1311 Doğum Yeri: Safranbolu-Akveren köyü Vefatı: İstanbul-Çenbenlitaş-Muharrem Memik evi.10.Mart.1973 Cumartesi.Rûmî 1389 Toprağa verilişi: 11.Mart.1973 Pazar.İstanbul Beyazıt Camii Öğle namazını müteakip. Gömüldüğü Yer: Edimekapı Şehitliği, Ali Memik

parseli NOT: Genel zafiyetten onbeşgün kadar yattıktan

sonra vefat etti.

(Nail Memik)


56

   GARİB AĞA

(Mehmet Ağa)

Çay'da, o gün sıkıntılı bir hava vardı.. Kavurucu bir ikindi sıcağı kimseye nefes aldır-mıyor, ulu ceviz ağaçlarının tepelerinde yaprak kımıldamıyordu. Bostanlarda yerbozan, koza kesen, fasulya toplıyan köylüler sık sık ark kenarına koşuyorlar, ellerini, yüzlerini yıkayorlar, serin-lemeye çalışıyorlardı.

Bu sıcağa rağmen, koza demetleri, kabak küfele-ri, fasulye çuvalları yüklü bir kağnı, köye doğru yola çıkmıştı; Kısık yankılar yapan sesi uzaya uzaya (Ömer Çavuş) un bağ köşesini dönüyordu. Ak poğlu kadın kümelerinden, Çatal Sakızlaa'yı geçip, Abdulla Doruğu'na yaklaşanlar vardı. Çarık-ları tozlara bulanmış birkaç yabancı yolcu, yan-larında merkepleriyle kiremit ocaklarından geli-yorlar, (Koca Çavuş) un yol kenarındaki bağ duva-rı gölgesinde mola veriyorlar, dinleniyorlardı. Yukarılarda Davudoba'sı köyünün ahşap minaresi-nin teneke kaplamalı külahı, sıcaktan eriyormuş gibi parlıyordu.


57

Bu durgunluk, bu boğucu hava böyle sürüp gi-derken Sinekli Kaya tarafından birdenbire müt-hiş bir patlama sesi yükseldi. Vadinin sessizliği bir anda dağıldı. Çayboyu'nun kuytuluklarında, Karacaali yamaçlarında, Çerçen altlarında, Eşekçi Dereleri'nde yankılar yapan, homurdanan, paytak-laşan ve sonra sönen bu ses, herkeste bir merak uyandırmıştı. Kara Osman'ın, Çekiç'in yerleri al-tında çayda yıkanan çocuklar süratle giyindiler. Değirmenci Şekerciği'in (Kör Osman), o herzaman-ki telâşlı, farfaracı haliyle işini bırakıp Değ-menbaşı'na koştu ve her zamanki gibi ilk haberi yine o aldı:

Osmanbeyoğlu Garib Ağa'nın (Mehmet Ağa), Çay'-da balık tutarken sağ kolu uçmuştu....

Olay sırasında yanında bulunanların sonradan anlattıklarına göre, Mehmet Ağa, bu felâket kar-şısında kılını bile kıpırdatmamış. Bir telâş, bir acılı hâl, bir heyecan göstermemiş. Kolun, kalan kısmına tütün bastırmış. Sonra, Ömer Seyfettin merhumun Diyet hikâyesindeki Koca Ali gibi ce-ketinin kolsuz kalan kısmını düğüm yaptırmış. Koca At'a atlamış ve köye dönmüş.


58

Bölgede yıllarca ün salmış, şanı şerefi ya-yılmış cesur ve mert Garib Ağamdan zâten bu beklenirdi. Onun bu korkusuz tabiatıdır ki, tek kolla kaldıktan sonra dahi nâmını eskisi gibi, hatta eskisinden daha efsaneleşmiş olarak de-vam ettirdi.

Garib Mehmet Ağa'nın aslında gariblikle hiç bir ilgisi yoktu. Bu sıfat, Ona, babası Garib İs-mail Ağa'dan kalmıştı.

Memik oğlu Osman bey, 40 yaşlarında iken, 1835 yılında İstanbul'da vefat edince geride 3 küçük çocuk bırakmıştı. Bunlar:7 yaşındaki Salih,(Sonradan Eczacı lâkabiyle anılmış),5 ya-şındaki Mehmet (Sonradan Memik diye dedesinin adıyla anılmış) ve 3 yaşındaki İsmail'dir. İşte bu en küçük kardeş İsmail'e yetimliğinden ve en çok bakıma muhtaç kalışından ötürü, Garib lâkabını takıvermişler. İsmail, garip kalmış ve öyle büyümüş ama, sonradan, köyde söz sahibi bir ağa olmuş. "Mundarlar..." diye bir bağırdığı zaman kimse yanına yaklaşamazmış.


59

Mehmet Ağa'nın garipliği, işte böylece, baba-dan gelen bir yakıştırma unvandan ibarettir. Nitekim, Memikoğulları ailesinin bu koluna, hâ-lâ daha "Garibağagil" denir.


Rahmetli babam, Garib Ağa Amcamızın bu biyografisini bitirememiş. Ancak, notları arasında bulduğum, sonradan yazmayı tasarladığı GARİB AĞA Amucamızın özellikleri ile ilgili bazı satır başla-rını sizlere olduğu gibi aktarıyorum:

-Kadıbükü dönüşü baskın, Kocaatın hissetmesi -Köylerden, kaldırımları şakırdatarak geçişi -Evlerinin eşkıyaca yakılışı -Kendi köyü Akveren'i çok sevmesi -Ağalığı, davulculara bahşiş vesair masraf-ları hiç kimseye verdirmemesi -Oğlu İsmail'in düğünü -Kefil oluşu

-Eğri Ahmed'in köye gelişi ve zarar yapma-yışı -Son günleri

Rahmetle aniyoruz.

Pertev Memik


61

Çocukluğunun bu sevgili, bu muhterem,bu ol-gun Büyük Ana'sını, bu örnek Türk kadınını uzun yılların ardından hayâl ederken, gözümün önün-den bütün özelliklerini, daha dün ayrılmış gibi canlandırabiliyorum:

O'nun, dal gibi, fidan gibi uzun bir boyu var-dı. Çok temiz, çok tirendaz giyinirdi.........

Nail Memik

Rahmetli babam, ailemizin Büyük Anasını anlatan bizlere geçmişin ışığını tuta-cak bu portreyi de maalesef bitirememiş Her ikisine de Allah Rahmet eyliye...

Pertev Memik


62

AİLEMİZE  AİT  NOTLAR

Kethüda Oğlu Hasan Efendi ile Fadime Halanın evlenme izinnamesi 4-Ocak-1920 Tarihlidir. Hasan Eniştenin vekili Küçük Mehmet oğlu Mehmed Efendi-dir. (Çekiç Mehmet Efendi) Şahitler : Mehmet Bey oğlu Tâhir Efendi

Alemdar oğlu Lütfi Efendi (Hoca) Mühr-i Müeccel:1201 Mühr-i Muaccel:6000  kuruş.

Dedem Mehmed (Memik) oğlu Emin Efendiye ait askerlik cüzdanında, babası Mehmed'in (Memik) in malûl olduğu ve vefatından dolayı da 1317 yılın-da (1901) askerliğinin Sene-i âtiye ve kısm-ı sa-niye tecil edildiği yazılıdır. Doğumu 1296 (1880) dir.

Emin Dedemiz aşar mültezimliği de yapmıştır, Çerçen Köyünün.

1332 (1916) yılında, Ninemiz Molla Ahmed Kızı, Memik Dedenin hanımı, Emin Dedenin annesi Ayşe,


63

kendisine ölünceye kadar bakmak kaydıyla, Aşağı Bağdaki hissesini, 25 aded beşlik altununu, geli-ni Ellibeş kızı Şefika'ya veren bir belge tanzim ettirmiştir. Bu belge aile hâtıraları evrakı ara-sındadır. Ayşe Nine aynı yıl vefat etmiştir.


64

-AİLEMİZİ İLGİLENDİREN ÇEŞİTLİ KISA NOTLAR-

Mehmed Dedemizin (1. Memik), Salih ve İsmail amucalarımızın babası olan OSMAN BEY, köyümüzde Şişman Hüseyin'in damadıdır. Yâni, yukarıda adları geçen kardeşlerin annesi, Şişman Hüseyin Efendi'-nin kızıdır.

Bu hanım, dedemiz Osman Bey genç yaşta vefat edince, Kadıbükü köyünden Tûci ile evlenmiştir.

Osman Bey dedemizin kabri, İstanbul'da, Şişhane yokuşunun sol tarafında, eskiden mevcûdolan ve şim-di park hâline getirilmiş Meyyit Mezarlığında imiş. Mezarlık park yapılırken, kabir taşları bir çukura doldurulmuş. Hattâ Evliya Çelebi'nin mezarı da ay-nı akıbete agramiş. Osman Bey, Kastamonu'da, Vali Dede Paşa'nın Yaverliğini yapmıştır.

Osman Bey dedemizin bir kız kardeşi, yâni, bir büyük halamız varmış. Bu halamız, Yörük Köyü'ndeki Cebecigil'e gelin gitmiş. Osman Bey dedemiz genç yaşda vefat edince, çok küçük yaşlarda yetim ka-


65

lan ve anneleri de Kadıbükü'nde Tûci ile evlenen, Memik 1 dedemiz ile, kardeşleri Salih ve İsmail amucalara bu halaları bakmış.

Köyümüzde, Kayadibinde, şimdiki Hacı-Hâfız Tâ-hirgil'e eskiden Tuzcugil'ler-Topçuoğulları der-lerdi. İşte bu aileden merhum Emin Çavuş, rahmetli babama (Emmizâde) dermiş. Şimdiki evimizin dış ka-pısı önündeki bir ceviz ağacının meyveleri de or-taklaşa toplanırmış. Bu ilişkiler, aydınlatamadığı-mız akrabalıktı ifâde etmektedir.

Köylümüz merhum AŞKI MUSTAFA AĞA, Osman Memik Ağabeyce : "Sizin sülâleye Gerizoo gil-Yolasığ-mazoogil derler" diye şaka yollu ve biraz da kü-çültücü anlamda takılırmış. Benim kuşağım, sülâle-mize dâir böyle bir bilgiye sahip değil. Ancak, Osman Bey dedemizin oğlu, yâni, 1.Memik dedemizin kardeşi Eczacı diye anılan Salih Efendi ölüm dö-şeğinde, kendisini ziyarete gelenlere :"Bize Geri-zoogil derler, biz Azrâil'e kolay kolay can verme-yiz" demiş. Bunu, Behçet Enişteden dinledim. Aşkı Mustafa Ağanın sözleri böylece doğrulanıyor.

Nail Memik


66

KÖYÜMÜZDE  ESKİ  AİLE ADLARI

-Rahmetli babamdan naklen yazıldı

1- MANGAL OĞULLARI :

Kiraz Oğullarından Karadağlı gilin evi civa-rında haneleri varmış. Sönmüş bir aile.

2- GÜMRÜKÇÜ OĞULLARI :
Hayta gil

Hayama gil

Nane gil (Alime merhumenin ailesi) Fındık gil (Molla Emin gil) Gök Sâre gil (Merhum Ekmekçi Ali Efendinin İç güveysi olduğu aile)

3- ABDURRAHMANBEY OĞULLARI  :
Hacı Emin gil

Ahmedağa gil

Bu sülâleden, Kızıl Bayrakdar denen zâlim bir bey varmış. Çay'a, ya da başka yerlere gidenleri kapısı önünüden geçirmezmiş. Şimdiki Hoca ve Ha-cı Mustafa Efendinin evinin önünden sağ ileri-ye ayrılan ve artık şosa olan (Eski Sokak) iş-te bu nedenle açılmış.


67

4- ALEMDAR OĞULLARI :

Kethüda Oğulları Lütfi Hoca Merhumun ai-lesi)

•İmam gil (devam etmiyor) Ateş Ağa gil (Her ikisi de) Kavas gil (Aşağıki Koca Çavuş gil) Aşkı gil

5- ŞİŞMAN HÜSEYİN OĞULLARI :
Aşağı Halil Çavuş gil

Cımıstan (Cin Mıstan) gil (Cağfer Çavuş gil) Aşağı Yüzbaşı gil (Yukarki Halil Çavuş gil) Yukarı Yüzbaşı gil Safran Oğulları (Sönmüş bir aile)

6- KÜÇÜK MEHMET OĞULLARI :
Hasan Efendi gil

•Çekiç gil

•Öksüz Mehmet gil (Ebekız gil)

7- MEHMED BEY OĞULLARI :
•İhsan Ağa (Eysan Ağ
a) gil
•Şevket gil

Yusuf Ağa gil (Çallı gil) Hafız Osman gil


68

8- SEBAB OĞULLARI :

Osman Efendi gil (Mehmet Emin Gencer merhum-lar)

9- ZOROGLU GİL :
Zoroğ
lu gil
Sağır Ramazan ğil

10- HACI OSMAN OĞULLARI :

•Çoban Oğlu gil (Ya da Çapanoğlu gil) Ağa Hüseyin gil (Bayram Çavuşun ailesi)

11- HACI ÖMER OĞULLARI :
Toruç gil

•Ömer Dayı gil (Badıkız gil)

Kâtip gil (Çekiç Osman'ın içgüveysi olduğu ev) Çekiçgil'in şimdiki ev yerinde evleri varmış,

12- KİRAZ OĞULLARI :
Börek gil

Hacı Mustafa merhum gil (Karadağlı gil) Fettah gil (Kalaycı Ali merhum gil)

13- ALİ BEY OĞULLARI :
Aşık Ömer gil


69

14-  BULGUR OĞULLARI :
Makineci gil (Hacı
Ahmet gil)
Aşağı Gürüz gil

15-  KARA BEKİR OĞULLARI ;

Abduş gil (Sarı kız gil) (abdullah)

16- KÖŞELİ OĞULLARI : (KEŞLİOĞLU)

Muştu gil (Adalı Mehmet Efendi merhum gil) •Çıfıt gil (Koca Hakkı)

17- EMİR OSMAN OĞULLARI :
Mıcık gil

•Çilâgil

Hafız Salih gil (Pitik kız gil-Sıçalılı gil)

18- HATİB OĞULLARI ;
Büzbüz Ağa gil

Kâhya gil (Çimenezmez gil)

19- MEMlK OĞULLARI :
Memik gil
Eczâcı gil

Garib Ağa gil


70

20- KOCAVELİ OĞULLARI :
Akça gil

Balcı gil

Deleri (Deli Ali) gil

21- EMÎROĞLU GİL :

•ûniroo gil (Belki de Eymir Oğlu gil)

22- ALİ BEY OĞLU GİL :

Kora (Kör Ağa) gil (Kör Süleyman Ağa Merhum)

23-  AYDINLI OĞULLARI : (ÇAKIR ALİ GİL)
Yukarı Gürüz gil (Yabancı Hasan gil)

24-  MOLLA OSMAN OĞULLARI :

Yukarı Molla Osman gil (Hacı Şerafettin gil) Aşağı Molla Osman gil (Hafız Ali Rıza merhum gil)

25-  TOPÇU OĞULLARI : (LAZOĞULLARI)
Tuzcu gil (Emin Çavuş gil-H. Tâhir gil)

26-  MALAK OĞULLARI :
Malakoogil (Moloogil)

27-  AYRANCI OĞULLARI :
Kayadibinde Hâlid gil (Kirpelili gil)


71

28- KURT OĞULLARI :

Hafız Hasan ve Molla Ahmet merhum gil

29-   KÖLE OĞULLARI :
Köloonun Osman gil

30-   KAVLAK OĞULLARI :
Kavlak Hüseyin gil

31-   ÇARKÇI OĞULLARI :

Ali Bey gil (Kalaycı Ali gil) Kara Osman gil (Koca şükrü gil)

32- NİZAM AHMET OĞULLARI :
Ebehu gil

Eskici gil (Eskici Mustafa) Kabakız gil

33- KAPICI OĞULLARI :

Hacı Hafız gil (Hamide Hoca Merhumu gil)

Kara Emin gil

Şekerci gil (Değirmenci Kör Osman merhum gil)

34- GEDİK OĞULLARI :

Hüsnü gil (Bu eve içgüveyi olan Zorft gil) Rızâ gil (Topal Irzâ merhum)


72

35-  DEMİRCİ OĞULLARI :
•Çakırağa gil

36-  CORTOĞULLARI :

Camkız gil olduğu söyleniyor. Şimdi sönmüş bir aile. Vaktiyle, bu lâğabı taşıyan eski bir mezar taşı bulduğumuzu hatırlıyorum.

37- DELİ YAKUB GİL :

•Şimdiki Hacı Ahmet (Makineci) gil'in evinin yerinde bir aile imiş. Cami önündeki çeşmeye 1288 (M.1872) yılında su getirilirken, bağından su yo-lu geçirmiyen Zoroğlu'nu, duvardan aşağı atıp su-yun geçmesini sağlıyan bu (Deli Yâkub) dur. Son-radan, bu aile, Gürüz gil ile karışmış ve ortadan kalkmıştır.

Ölenlere Rahmet,Hayatta olanlara afiyet....

1975 Nail Memik

EK BİLGİLER :

Kimlerden olduğu tesbit edilemiyen iki isim-1-Hüseyin Usta 2-Râşid


73

Bu iki isim,1297 (1881) tarihli bir Defter-i Hâkâni senedindeki tarlanın komşularıdır.

Keza,(Odabaşı), (Hacı Mehmed),(Topçu Mehmed) 1323 (1907) tarihli bir satış senedinde sözü e-dilen tarlanın hudud komşuları.

Keza, İstanbul "Şehzademde Acem oğlunda Börek-çi Mustafa Usta" ibaresi, simitçi, ekmekçi, börek-çi, kurabiyeci ve kadayifçi esnafına ait cemiye-tin (80) numaralı kayıt cüzdanında yazılıdır. Paşa Sandalcının oğlu Mustafa'ya aittir.

Keza, Kara Mehmed ?

Keza, Karabasandın zevcesi ?

Keza, Karabasandın kerimesi ?

Keza, Kara Yastık ?

Keza, Kara Kethüda ?

Keza, Kara Kâmil ?


KÖYÜMÜZDEKİ   "ÇEŞMELER  ve KİTABELERİ"


-KÖYÜMÜZDEKİ ÇEŞMELERİN KİTABELERİ-

(CAMİÖNÜ ÇEŞMESİ)

Yek nazar kıldı gönülden şu cihanın halkına

hep gelenler gitmişler cihandan Ruh-ı asl'ın mülkin

Bir zaman istedik bu çeşmenin inşâsına Hak nasibeyledi ergürdü hamdolsun muradımıza

Nûşedenler yâdeylesün âbâd ecdadlarımıza Kak nasîbeyledi hitâmına bu ednâ kullarına

-1288-

(1872)

Not:bu çeşmenin suyu Kaya'dan getirilirken, bizim, Zoronunbağı'nın o zamanki sahibi(Zoroo), kendi topraklarından, yânîsözü geçen bağdan su yolu geçir-mek istememiş, manîolmuş, köylüyü bağından çıkarmış i Zoroo'dan daha aksi bir adam olan(Cıfıt), nasıl eline sopayı aldıysa. Zoroonun üstüne yürümüş, bağdan sürüp çıkarmış. Su yolu bizim bağdan ancak böyle geçirile-bilmiş,(Behçet Çekiç Enişte'den naklen)

(1975) (NAİL MEMİK)


76

HACI   HALİL   AĞA

Köyümüzde, Câmi-Camiönü çeşmesi ve Şadırvan ile- belki de Eski Mektebi yaptıran ve Vakf eden zât Hacı Halil Ağa (Elhâc Halil Ağa) dır. O'na dair derlediğim bilgiler aşağıdadır.

Vefatı 1851 dir. Bursalıdır. Sadrazam Gazi Ah-met Muhtar Paşa'nın babasıdır. Oğul Gazi Ahmet Muhtar Paşa 1839 da doğduğuna göre, Hacı Halil Ağa da 19. Y.Y. başlarında, 1800 lerde doğmuştur. Ailesi ipek kumaş imâl ve ticareti ile meşguldü. Hacı Halil Ağa'nın babası da Hacı îbrahim Ağa' dır. Oğlu Gazi Ahmet Muhtar Paşa 12 yaşında iken Hacı Halil Ağa vefat etmiş. Ahmet Muhtar Paşa'ya dedesi Hacı İbrahim Ağa Vasi olmuştur.

Diğer bir Elhâc Halil Ağa : Üsküdar-Toygar-Çınar yokuşunda (1776) (H.1190) da yapılan çeş-menin banisi. Bu çeşme (Çaşngir ustası Nazenin Kalfa ) tarafından 1844 de tamir ettirildi.

Tamir tarihini (Nazif) yazmakta:


77

"Söyledi tamirine Nazif târihini"

(Kıldı Câri Nazenin Usta bu ayn-ı Zemzemi)

(1260)   (M.1844) Kaynaklar:1-Mir'at-ı İstanbul 2-İstanbul Çeşmeleri

Yeniçeri Ağası (Vasilâki) denmekte, meşhur Halil Ağa : Buğdan Voyvadalığına atanmak arzu-sundadır. Fakat Kastamonu sancak Beğliğine tâyin olunur. Kendisi sevilmeyen biridir. Onun bu anzu-su yerine gelmedi diye sevinirler. Ve şu dörtlüğü yazarlar:

"Muradı Kem idi olmadı hâsıl Bekin basmış gibi gömüldü Vâsıl Muradın vermedi gitdi ne hâsıl S....e sıçdı mâzûl oldu Vâsıl" Olaya düşürülen Târih:

"Aceb Târih ederdin Pâdişâhım" (Kesdin başın Ayağın  'Ağa' nın)

Kadı Hacı Halil Ağa: Vefatı 1750.(Rahmi'nin

divanındaki târihtir)

Sal-i Târih-i vefatın Hatif dedi (Cây ede Mülk-î Cinânı yâ Rab El-Huce Halil)

(1164)   (1750)


78

       2-  (ORTAPINAR)

Kitabesi yoktur. Şimdi, erkek tarafından nesli tükenmiş olan(İMAM-)ın parasiyle, (İhsan Ağa-Eysena)nın. yaptırdığı İçpınar havuzu içün çeşmenin sağ tarafına konan kitabe taşındaki yazı:

Mâşâ' Allah 1321   Mart (1905)

(Kasımlarda Ebûbekir Efendi Çeşmesi)

Sahib-ül-Hayrât ve-1-hasenât abd-ül-gaffâr Sâhib-ül-ayar Ebûbekir Efendi bin Ali innallâhe bikeremet-il-hafîve-l-celî Sene ehadi ma'tiye ve elif Indallaah

-1221-(1806)



 


79

3- (YUKARIKÖY ÇEŞMESİNİN,- DARBHANE NAZIRI) (EBÛBEKİR EFENDİ TARAFINDAN YAPTIRI-) LAN. BİRİNCİ TAMİRİNE DAİR KİTABE

Ebûbekir Efendi Sâhib-ül-ayar Talebkâr -I eltâf-ı biruzdegâr

Penâ bulmuş iken bu çeşme temam

Yeniden bina kılındı etdi imâr

Sene fî -1205-(1790)

(YÜKARIKÖY ÇEŞMESÎNİN, KÖYÜMÜZ HALKI TARAFINDAN) YAPILAN İKİNCİ TAMİRİNE DAİR KİTABEDEKİ MISRALAR

Pek hoş oldu bu çeşme Mevlânın ihsanı Sebebolan canların konula seyrânına

Sağ olsun dünyâda bekleş olanlar

Evliye âhir inayet Server-i Enbiyâ şefaatine

-1282-

(1866)


80

AKVEREN KÖYÜNDE CAMİÖNÜ ÇEŞMESİNE AİT BİR BELGE

"Şehr-i Zağfranborlu kurasından (Akviran) kariyyesinde vâkî (sâhib-ül-hayr elhâc Halil A-ğa) câmi-i şerif ve şadırvan ve çeşmesinin mü-tevellisi bulunduğum cihetle çeşme hazînesinin ayağı (ı) kariyyemiz ahâlisinden (Kethüda Oğlu Emin Ağa bin Mustafâ Ağa)nın bahçesine çuh bâle etmek içün izin verilmiş olmağla tarafımızdan ve taraf-ı ahardan bir kimesne müdâhale olunma-ya vesselam."  25-fi-90 (M.1874-1875)


El-mütevellî

Hatiboğlu Ahmed Efendi (Mühürdeki tâ